Raging Bull (1980) Film İncelemesi

 

 Hırsı,kışkançlığı ve öfkesinde boğulan bir adamın hayat öyküsü

Raging Bull 1980 yapımı Robert De Niro'yu Oscar sahibi yapan ve hayranlarının çoğu tarafından kariyerinin en iyi filmi olarak kabul edilen filmdir.Ben genelde sinemayı oyuncular üzerinden inceleyen ve eleştiren biri olduğum için yazılarımda genelde oyunculardan bahsederim,onların üzerinden yazılarımı yazarım.Fakat oyuncular ne kadar önemli olsalarda yönetmenleri de unutmamak lazım.Filmimizi Taxi Driver ve Goodfellas filmleriyle tanıdığımız,sinemanın klasik ve emektar yönetmeni Martin Scorsese yönetiyor.Film dediğime bakmayın aslında bir biyografi fakat eğer bu filmi izlemeye başlarken biyografi olduğunun farkında değilseniz kafanızda bazı şeyler oturmayabilir.Ben filmi izlediğimde kafama pek yatmamıştı birazcık''Eee sonrası yok mu?'' dedirtmişti ama tabii ki de filmler izlemeyi bitirip üstüne düşünmeye başlayınca anlam kazanmaya başlıyor.


Filmimiz eski orta siklet boks şampiyonu Jake LaMotta'nın hayat öyküsünü anlatıyor.Film'deki boks sahneleri o kadar güzel çekilmiş ki LaMotta'nın neden şampiyon olduğunu anlıyorsunuz ama film bunun yanında LaMotta'nın hayatının nasıl kötüye gittiğini de çok güzel anlatıyor.LaMotta tam anlamıyla-başlıkta da yazdığım gibi-hırsının,kıskançlığının ve öfkesinin kurbanı oluyor.Hatta kıskançlığı o kadar büyüyor ki kardeşinden bile şüphelenir oluyor ama bana göre bazı durumlarda kıskanç olmakta haklı,insan selamlaşırken yengesini dudağından öper mi yahu?LaMotta'dan bahsetmişken filmde en az onun kadar iyi olan bir boksör daha var kendisi Sugar Ray Robinson.Filmde LaMotta,Sugar Ray Robinson ile yaklaşık üç defa ringe çıkıyor eğer yanılmıyorsam ikisinde Sugar Ray Robinson knockout ediliyor fakat bu maçların birisinde puan üstünlüğü ile Sugar Ray Robinson kazanıyor ama üçüncü maçta LaMotta kazanacağı halde maçı Sugar Ray Robinson'a salıyor.Bu maçı salmasının sebebi yine yanılmıyorsam mafya ve arkada dönen bahisler,zaten maçın sonunda kanlı dağılmış olan yüzü ile LaMotta,Sugar Ray Robinson'un yanına gidip ''Beni asla düşeremezsin.'' gibi bir söz söylüyor.Bu maçtan sonra LaMotta son bir maç daha yapıp boks'u bırakıyor ve sonrasında zaten kötüye giden hayatı dahada kötüleşmeye başlıyor.Kilo alıyor,eski ciddi tavrını bırakıp daha labali bir adama dönüşüyor ve başına türlü türlü saçmalıklar geliyor.Hatta acınası bir nedenden dolayı hapse giriyor ve hapisten kurtulmak için kazandığı şampiyonluk kemerini satmak yerine üzerindeki mücevherleri çıkartıp satmayı deniyor ve istediği parayı bulamıyor.


Raging Bull ve Robert De Niro:Robert De Niro'yu her izlediğimde kafamda hep yakın arkadaşı Al Pacino ile karşılaştırma isteği duyarım ve karşılaştırdığımda genelde Al Pacino kazanır.Al Pacino'nun oynadığı filmler ve rollerinin bunda büyük etkisi var.Robert De Niro'ya her baktığımda diğer filmlerindeki gibi mafya babası,dede benzeri ağır rolleri yakıştırırım.Taxi Driver'ı izlediğimde kafamdaki bu algıyı kırmaya yetmemişti ama bu film ile düşüncelerim fazlaca değişti.Robert De Niro'ya bu rol cidden yakışmış çünkü ana karakterimizin hem agresif hem de babacan tavrını çok güzel yansıtmış.Düzenli saçlarıyla görmeye alıştığımız Rober De Niro'yu kıvırcık saçlarla görmek mutlu etti.Filmde yine bir Martin Scorsese yapımı olan,benim en sevdiğim Robert De Niro filmi Casino'daki rol arkadaşı Joe Pesci ile abi,kardeş ilişkisi içindeler ve bence bu ikiliyi izlemesi cidden eğlenceli.Çünkü filmde Robert De Niro'nun o hovarda tavrına karşı Joe Pesci'nin onu yola sokmaya çalışmasını izlemesi ayrı bir
zevkli oluyor.





Filmde bir de esas kadınımız var.Cathy Moriarty'nin canlandırdığı Vickie karakteri.Bu hanımefendi güzel bir kadın fakat güzelliği pekte huylarına yansımamış.Ben bu kadının tipini birazcık genelev patroniçesine benzettim,bir filmde bu rolü oynarsa başarılı olacağını düşünüyorum.Vickie mahallenin güzel kızı fakat biraz mıymıy ve davranışları çok evli birisine yakışacak davranışlar değil ama bu gelişen sorunların tek sorumlusunun o olduğunu göstermez.Vickie bence aslında yüz güzelliği olarak pek te güzel değil ama her zaman dediğim gibi o eski sinemanın büyüsü kadınları olduklarından daha güzel gösteriyor.




Filmde beğendiğim sahneler:

Sex sahnesi:Aslında tam olarak sex sahnesi sayılmaz karakterlerimiz sadece sevişiyorlar.Bu sahneyi güzel yapan şey sahnenin erotik olması değil komik olması.Hem sahnede yapılan hareketler ve konuşmalar hem de sahnenin devamında ana karakterimizin buzlu su ile yıkanması insanı güldürüyor.

Boks sahneleri:Boks sahneleri aslında filmin merkezinde yer almıyorlar film daha çok karakterimizin hayatına ve yaşadıklarına dikkat çekiyor fakat boks sahnelerinin merkezde olmaması güzel olmadıkları anlamına gelmiyor.Filmde gördüğümüz gibi boks maçlarının tamamı gösterilmiyor ama gösterilenleri izlemesi gerçekten eğlenceli,özellikle sonuncusu.İnternette bu film hakkında araştırma yaparken bu sahnelerin gerçekçi olmadıklarını söyleyen kişilerle karşılaştım,bu aslında bir nevi doğru fakat ben bokstan pek anlamayan birisi olduğum için bana oldukça gerçekçi geldi.Fışkıran kanları ve atılan onlarca yumruğu izlemesi gerçekten eğlenceli.Bu sahnelerde sevdiğim bir şey daha oldu.Filmde karakterimiz bu filmden 4 sene öncesinde çıkan Rocky ve devam filmlerindeki gibi bir sürü yumruk yiyip bir rauntta yaptığı geri dönüşle başarıya ulaşmıyor.Maçlarının genelinde ya ezici bir üstünlükle kazanıyor ya da saçma nedenlerden kaybediyor.Bu arada Rocky de efsanevi bir filmdir ben de çok severim ve izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.Son olarak Sugar Ray ile olan üçüncü boks sahnesi bence en güzeliydi.O sahnedeki LaMotta'nın rakibinin tipinin komikliği;LaMotta'nın yediği yumruklar ve fışkıran kanlar,dağılmış yüzü ve rakibine söylediği söz gerçekten etkileyici ve izlemesi zevkliydi.



Joey'nin Salvy'i ağır dövdüğü sahne:Bu sahnede Joey ''Artık yeter be kardeşim!''diyor ve yengesine salça olan Salvy'i bir güzel dövüyor.Adamın kafasında bardak parçalıyor,direkle vuruyor,yetmiyor adamı araba kapısının arasına sıkıştırıp defalarca üzerine kapıyı kapatıyor.Bu sahnede size de oturup hem izleyip hem de sinirinizi atmak kalıyor

Film hakkındaki son düşüncelerim şöyle:Filmin sonun kadar şaşkınca izledim pek bir şey ifade etmedi ama sonrasında IMDB'de o biyografi ibaresini görünce her şey yerine oturdu.Film gerçekten güzel ve kendisi kadar güzel bir müziğe sahip,filmi unutsanızda o müziği unutmazsınız.


Umarım yazımı beğenmişsinizdir.Kusurlu gördüğünüz noktaları ve yorumlarınızı bizimle paylaşırsanız çok sevinirim.




Filmin muhteşem müziği:Pietro Mascagni-Intermezzo(

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mercedes Mon Amour (Sarı Mercedes) 1993 Film İncelemesi

Wall Street (1987) Film İncelemesi

Scent Of A Woman (1992) İnceleme