SİNEKLERİN TANRISI
'Sineklerin Tanrısı', William Goldıng'in baş yapıtlarından birisidir. Ben bu romanı yaklaşık üç yıl önce okumuştum. Kitabı okumadan önce küçük çaplı bir araştırma yapmıştım ve bu kitabın ' İki Yıl Okul Tatili' romanına benzediğini düşünmüştüm açıkçası. Sonuç olarak iki romanda ıssız bir adaya düşen birtakım çocuktan bahsediyordu ama William Golding, romanını büyük bir maceranın üzerine kurmuş gibi gözükse de romanın temelleri birçok toplumsal sorunlara dayanıyordu. Bu yüzden eserde birçok alegori kullanmış yazarımız. Bu yüzden bu roman favorilerimin arasında.
İngiltere, nükleer savaştan çocukları korumak için uçakla onları başka bir yere götürmek ister. Uçak, talihsiz bir kaza sonucu ıssız bir adaya düşer ve sadece çocuklar hayatta kalır. Böylece macera başlamış olur. Artık çocukları kontrol edebilecek ya da onlara bakacak bir yetişkin yoktur. Çocuklar, ilk önce doğal olarak ağlarlar ya da korkudan titrerler ama artık onları yatıştıracak veyahut ellerine çikolata vererek onları susturacak kişiler yoktur. Çocuklar da sonuçta insan. Onlarda her insanoğlu gibi alışırlar hızlıca bulundukları duruma. İnsanın bulunduğu her yerde olduğu gibi aralarında bir iktidar sorunu patlak verir. Ralph denizde bir deniz kabuğu bulur. Deniz kabuğunu öttürerek tüm çocukları etrafında toplar ve orada bir toplantı düzenlerler kim konuşmak isterse deniz kabuğunu eline alıp konuşmalıdır. Böylece toplantı adaletli bir şekilde sürecektir. Ralph şimdiden adanın şefi gibi görülmeye başlanmıştır. Böylece medeniyetten dahi haberi olmayan bu adaya insanların düzeni yavaş yavaş hakim olmaya başlamıştır. Her toplulukta görülen iktidar bölünmesi bir avuç çocuğun olduğu bu ıssız adada görülmeye başlar. Ralph buradan kurtulmak için dağın en tepesine büyük bir ateş yakılması böylece adanın yakınından geçen bir geminin onları fark etmesi için durmadan yanması gerektiğini savunurken Jack de hayatlarına daha rahat devam edebilmek için avcılığa önem verilmesini savunmuştur. Bana göre Ralp burada geleceğe önem veren ve bu adadan kurtulmak için en kısa sürede harekete geçmek isteyen iyimser ve umutlu bir lider adayıdır. Jack ise gerçekçi ve biraz daha karamsardır. En hızlı bir şekilde adanın yaşamına ayak uydurmak ve hayatta kalmak ister. Bir taraf gelecek için bir şeyler yapmak isterken diğeri de günü kurtarmanın peşindedir. Sonuç olarak iyimser Ralph, çoçuklar için daha cazibeli gelir ayrıca Ralph' ın çok güzel bir deniz kabuğu vardır.
Ralph artık yeni liderdir ama Jack ile araları iyi değilidir. Aralarında anlaşma yaparlar ve Ralph düzenden sorumlu olacaktır, Jack de avdan sorumlu olacaktır. Ama Ralph'in amacı olan ateş düzen ve disiplin isteyen bir görevdir sonuçta hiç sönmeyen ateş yakmaları gerekmektedir. Çocukların çoğu ise geçirdikleri ilk şoku atlatıp yetişkinlerin esaretinin çökmesiyle birlikte artık özgür olduklarını kavrarlar. Denizde yüzüp birbiriyle oyunlar oynayarak eğlenirler. Lider seçmiş olmalarına rağmen hala topluluk ve düzen kavramlarını tam olarak idrak edememişlerdir. Sonuçta hangi çocuk bir çocuktan gelen emri ciddiye alır ki? Henüz özgürlüğün sarhoş verici tadını yeni keşfeden bu çocuklar artık emirlerin değil kendi arzularının ve isteklerinin kölesi olmak istiyordur. Artık zincirli durmanın değil uçmanın vaktidir.
Ralph , Domuzcuk lakabıyla ünlenmiş arkadaşı ve Simon ile birlikte çoğu işi sadece bu üçü yapmaya çalışır. Bir gün ateşin yanmasından sorumlu olan çocuklar ateşi yakmaz ve o gün adanın yakınından bir gemi geçip gider. Adanın lideri çok sinirlenir ve Jack ve ekibi ile araları iyice açılır. Jack için gemi geçmiş ya da geçmemiş pek de önemli değildir sonuçta karnını doyuruyor ve ona sadık adamları vardır yanında. Jack artık liderine katlanamaz ve arkadaşlarıyla sürüden ayrılır. Böylece çocukların kurmuş olduğu bu devlet düzeni bölünmeye başlar. Jack yüzünü boyar savaşçılar gibi ve müritleriyle ayrılır, Ralph'in kurmuş olduğu düzenden. Sonuçta bu çocuklar, savaş başlatan dedelerinin, aykırı babalarının mirasçısıdır. En nihayetinde bu çocuklar da insandır. Öyleki düzen kuran sonra onu yıkan ve yeniden kurmaya çalışan bir döngüdür insan.
Ada artık ikiye bölünmüştür. Jack ve onun ünlü avcı grubu kendi medeniyetlerini kurmaya çoktan başlamıştır. Ralph ise gözü ufukta eli deniz kabuğunda derin derin düşüncelerle boğuşurken çocuklar arasında bazı söylentiler duymaya başlar. Adada bir canavar olduğu söylenir. Oysaki canavar ölü paraşütçüden başka kimse değildir. Ölmüş olmasına rağmen sırtına bağlı paraşütü her çıkan rüzgarda gezinir durur ıssız adada. Simon, canavarın varlığını reddeder ve canavar denilen şeyi aramaya başlar ve yanlışlıkla Jack'in bölgesine girer ve canavar avlamak isteyen Jack ve grubu Simon'ı vahşice öldürürler canavar niyetine. Adanın ilk kanı dökülmüştür. Bu ıssız yerin ilk Kabil'i Jack ve grubundan çıkmıştır. O sıralarda Ralph sahilde ateş yakmak için Domuzcuk'un gözlüğünü kullanır ve ateş yanar. Artık yapması gerekilen beklemektir. Jack ve grubu ise asla geri dönmemek istememektedir, onların artık kimseye ihtiyacı yoktur, güçlüdürler ve herkes onlardan korkuyordur. Jack diktatörlüğü eski yaşadığı dünyaya tercih etmiştir. Böylece Ralph'in ateş yakmaması için Domuzcuk'un gözlüğünü çalar ve Domuzcuk ve Ralph Jack'in yanına gider. Jack'in adamlarından olan Roger vahşice Domuzcuk'u öldürür. Zaten Jack ve grubu çoktan Kabil olmuştur. İlk cinayet işlenmiş ve bunun yükü atlatılmıştır. Artık öldürmek çocuklar için doğal bir şey olmuştur. İlk dökülen kandan sonra dökülen her kan mübahtır deyip insanlığın yıllardır içlerinde evcilleştiremediği vahşi duygular, bu ıssız adada kendini göstermiştir. Ralph, Domuzcuk'un öldüğünü görünce ne liderliğinin cesaretini ne de soğukkanlılığını koruyabilmiştir ve oradan kaçmıştır bütün gücüyle. O sırada sahilde yanan ateş büyümüş ve ağaçlara ulaşmıştır ve birden ada yanmaya başlamıştır. O sırada geçen bir gemi adadaki ateşi görmüş ve adaya gelerek çocukları kurtarmıştır. Ralph de canını zor kurtarmıştır. Bununla birlikte roman bitmiş olur.
Bu kitap insanın bir dengeden ibaret olduğunu anlatıyor bana göre. İnsanın içinde vahşilik ve medeniyet barınıyor. İnsan, insanlığını kanıtlamak için bu dengeyi kurmak zorunda. Bunlar çocuklar içinde geçerli bence. Ne kadar saf da olsalar onların içindede bu duygular var lakin ebeveynleri yahut büyüklerin baskısı, çocukların içindeki dengeyi ayarlıyor. Bu çocuklar ıssız bir adada kaldığında ise dengelerini kendi kuruyorlar. Romanda da gördüğümüz gibi bazen vahşi taraf kazanıyor savaşı bazen de medeniyet ya da hiçbiri. Çocukta bir denge. Denge bozulduğunda bütün bir ada yanmakta. Sonuç olarak William Golding, toplumun en zararsız varlıkların nasıl değişebildiğini gözler önüne seriyor. İnsanın özü yedisinde neyse yetmişinde de aynı. Önemli olan dengeyi kurabilmek.
Sineklerin Tanrısı, umarım sizin okumuş ya da listenizde olan bir kitaptır. Böyle bir hazineyi mutlaka keşfedin.
It is one of the best book review. I felt that I have read the book. Keep writing. I am curious about next review.
YanıtlaSil